Üzerinde sadece gömleği vardı küçük kızın. Binasını temsil eden kravatı ve kısa eteğiyle etrafta tek cüppesiz gezen kişi oydu. Arada sırada şiddetle bastıran rüzgarı hissetmiyordu bile. Sürekli dalgındı. Okula geleli çok olmamıştı ama bu süre içinde abisini görememek üzmüştü onu. Yazın da çok görememişti. Aslında ikisinin bir sırrı vardı. İkizlerdi Deidara ile. Nasıl olduğunu kimse -annesi ve ikizi dışında- bilmiyordu. Eh Laurel'in içinde bulunduğu bir yer de normal olamazdı zaten. İkizinin canının sıkkın olduğunu hissediyordu, bu histen emin olamıyordu aslında. On üç yaşındaydı o. On üç! Sadece manyak bir anne oğlunu daha önce doğurduğu ve kızını lanetleyerek doğmasını engellemeye çalıştığı için şuan birinci sınıftaydı. Deidara bu duruma gülecek gibi olunca da parlayıveriyordu Laurel. Onunla aynı dönemde olabilecekken velet kategorisine girmek...
İç çekerek seke seke çardaktaki bir banka oturarak yayıldı ve defterini çıkararak öylesine karalama yapmaya başladı. Sık sık etrafa bakıyor ve bir ihtimal ikizini görme umudu taşıyordu. Birkaç ay kadar önce beraber uydurdukları şarkıyı bağıra çağıra söylemeye başlayınca birkaç öğrenci kendisine bakmıştı. Onlara küçümsercesine bakıp bankın üzerinde ayağa kalkarak etrafa bakındı. Evet kısa eteğin zararı olarak hafiften üşümeye başlamıştı ama umursamadı. Şarkıyı değiştirip Pink denen bir muggle kadının so what isimli şarkısını söylemeye başladı bankta zıplarken ayağı kaydı ve bileğini burkup yere düştü. Yere düşerken sağlam bir küfür çıktı dudaklarından. Banka oturup bileğini hafifçe ovaladıktan sonra şarkıyı söylemeye devam etti. Deidara onu böyle görse kızardı belki de. Görse. Deidara gel artık...